0

MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA / MUVAZAALI İŞLEM SEBEBİYLE TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI SIRASINDA TAŞINMAZIN DEVREDİLMESİ HALİNDE İZLENECEK YOL. (Akhisar Avukat Ali SAYIM)

Miras Avukatı, Akhisar Miras Avukatı, Akhisar Avukat, Mal kaçırma sebebiyle dava açmak, mirasçılardan mal kaçırma, vekaletle mal kaçırılması durumunda dava hakkı, Manisa Akhisar Avukat Ali SAYIM, SAYIM HUKUK BÜROSU

Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiyedevrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:

a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur. b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür. Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.

T.C YARGITAY 1. HD Esas: 2021/ 10535 Karar: 2022 / 4238 Karar Tarihi: 26.05.2022

İLK DERECE MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin kararın, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Asıl davada davacı, mirasbırakan annesi …’a kendi babası …’dan birçok taşınmaz intikal ettiğini, mirasbırakan …’nın örf ve adetlere olan bağlılığı nedeniyle taşınmazlardaki tasarruf yetkisinin ağabeylerinde olması gerektiği inancı ile hareket ederek babası …’dan intikal eden miras payının intikali ve satışı için dava dışı kardeşi…’a vekaletname verdiğini, bu vekaletnameye dayanarak dava konusu kök mirasbırakan … adına kayıtlı 2014 ada 10 parsel sayılı taşınmazın önce mirasçılarına intikal ettiğini, ardından satış gösterilmek suretiyle davalılara devredildiğini, ancak temlikin muvazaalı olduğunu, ödeme yapılmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile payları oranında mirasbırakanın mirasçıları adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

2.Asli müdahiller, dava konusu taşınmaz üzerinde mirasçı olduklarını, miras haklarının çiğnendiğini ileri sürerek, asli müdahiliklerine ve miras payları oranında tapu iptal-tescile karar verilmesini istemişlerdir.

3.Asıl davada davacı ve birleştirilen davada davacılar(asli müdahiller) vekili, yargılama sırasında verdiği 26/11/2014 tarihli dilekçesi ile dava açıldıktan sonra taşınmazın devredildiğini, HMK’nın 125 inci maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil davası olarak taşınmazı devralan kişiye karşı davaya devam ettiklerini bildirerek yeni .. ‘nin davaya dahil edilmesini istemiş, 09/12/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile; bir kısım davacıların mirasbırakan annesi…’dan, bir kısım davacıların kendisinden hile ve desiselerle, intikal işlemleri için alınan vekaletnamelerle yapılan temliklerin muvazaalı olduğundan bahisle, asıl davanın tümden ıslahı suretiyle tapu kaydının miras payı oranında iptali ile yine payı oranında davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalılar … ve …, mirasbırakanları…’nın sözlü olarak dava konusu taşınmazın davalı … ile dava dışı…’a ait olmasını vasiyet ettiğini, bu kapsamda mirasbırakanlarının arzusu doğrultusunda mirasbırakan …’nın da yer aldığı tüm kardeşlerin sıhhatli iradesi ile temlik işlemini gerçekleştirdiğini, taşınmazın 27/08/2013 tarihinde ivazlı olarak …’ye temlik edildiğini, satış sonrası, mirasbırakanları…’in sözlü vasiyeti gereği kız kardeşleri veya mirasçıları ile irtibata geçildiğini, davacının kardeşleri olan …, … ve …’a uyuşmazlığa konu taşınmaz ile ilgili ödemede bulunduklarını, asıl davada davacı ve kardeşi …ile sağlıklı bir iletişim kuramadıklarını, taşınmaz bedeline ilişkin davacıya da ödeme yapmamaları için hiçbir neden bulunmadığını, pasif husumet ehliyetleri bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

2.Dahili/davalı …, taşınmazı iyiniyetli olarak satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 17/12/2019 tarihli ve 2013/465 E. 2019/328 K. sayılı kararıyla; asli müdahale talep edenlerin davasının tefrikine karar verilmiş, bilahare dosyalar yeniden birleştirilmiş, asıl dava ile birleşen asli müdahale talepli davanın murismuvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın dava açıldıktan 26 dakika sonra …’ye devredildiği, …nın 125. maddesi gereğince seçimlik hak kullanılması neticesinde davanın devralan yeni malike yöneltildiği, mirasbırakan …’ın taşınmazı devrettiği tarihte davacı çocuklarını ve kardeşlerini mirasından mahrum bırakmasını gerektirecek herhangi bir olgunun varlığının tespit edilemediği, davacılardan mal kaçırmasını gerektirecek bir husumet veya menfaat çatışmasının somut olarak ispatlanamadığı, davanın geçerli delillerle ispat edilemediği; taşınmazın yeni maliki …’nin taşınmazı satın aldığı, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu, muvazaalı işlem yaptığına dair somut bir delilin bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın davalılar … ve …’ya, aslında bedelsiz olarak bağışlama ile devredildiği halde satış göstermek suretiyle muvazaalı temlik edildiğini, dava açıldıktan 26 dakika sonra davalı …’y e devredildiğini, Mahkemenin talebi doğrultusunda … ’ye karşı ıslahla birlikte dava yöneltildiğini, hem ilk davadaki ve hem de birleşen ikinci davada başından beri talebin; taşınmazı muvazaalı olarak temlik alan … ve … ile taşınmazı temlik alan üçüncü kişi …’ye karşı birlikte talep şeklinde olduğunu, öncelikle taşınmazın muvazaalı olarak kötü niyetli üçüncü kişiye temliki nedeniyle taşınmazın tapu kaydının davacıların payları oranında iptali ve adlarına tescili, bu mümkün olmadığı takdirde, taşınmazın davacıların paylarına düşen kısmının dava tarihindeki değeri ile bu bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizinin asıl davanın dava dilekçesinde belirtilen davalılardan tahsili şeklinde olduğunu, esasen bu gibi durumlarda davanın …nın 125. maddesi gereğince yeni malike de yöneltilerek (davaya dahil edilerek) birlikte sürdürülmesi gerekli ve mümkün iken, Mahkemenin zorlaması nedeniyle davada usuli hatalar yapıldığını, taraf teşkilinin hatalı olduğunu, davacılardan …, …, … ve …’ın anneleri …’den alınan vekaletname ve davacılardan … ve …’dan alınan vekaletname ile dava dışı vekil… tarafından dava konusu taşınmazın davalı eşi … ile davalı kardeşi …’ya bedelsiz olarak temlik ettiği ve söz konusu temlik işlemi sonrası vekil edenlere bir bedel ödemediği hususunun Mahkemece göz ardı edildiğini, asıl davada, dava konusu taşınmazdaki payın vekil aracılığı ile bedelsiz olarak, mirasbırakan annenin erkek kardeşleri olan davalılara gelenek, görenek ve aile baskısıyla gerçekleştiğinin, satışta bir para ödenmediğinin sabit olduğunu, birleştirilen davada ise davacılar …, … ve …’ın asıl davadaki davacının kardeşleri olup aynı durumda olduklarını, birleştirilen davadaki diğer davacılar … ve …’nın ise kök mirasbırakan …’nın oğulları olup, asıl davanın davacısının annesi gibi kardeşleri/davalılardan …’nın eşi…’ya vekaletname verdiklerini, bu davacılara da hiçbir bedel ödenmeksizin paylarının devredildiğini, davalı tarafın soyut bir beyanından başka hiçbir iddia ve delil sunulmadığını, mirasbırakan …’nın gerçek iradesinin bağışlama, söz konusu satışın muvazalı olduğunun çekişme dışı olduğunu, birleştirilen davadaki diğer davacılar … ve …’ya ise bir bedel ödenmediğinin de sabit olduğunu, taşınmazı temlik alan üçüncü kişinin kötü niyetli olduğu ortaya konulmuşsa da Yerel Mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde taşınmazın devri gerçekleşmeden önce taşınmazın bedeli ödendiğini, 1.100.000,00 TL’ye satıldığı iddia edilen taşınmazın aslında 550.000,00 TL’ye muvazaalı bir şekilde devrinin gerçekleştirildiğini, davalılar ile taşınmazı temlik alan üçüncü kişi dahili davalının resmi satış senedinde görüleceği üzere satış anında aynı binada ikamet ettiklerini, davalı tanıklarının çelişkili ve gerçek dışı beyanlarının taşınmazın muvazaalı devredildiğini gösterdiğini, sonradan oluşturulan belgeler ile çelişen tanık anlatımlarının söz konusu işlemin gerçek bir satış olmadığını ve muvazaayı ortaya koyduğunu, davalı tarafça satışın gerçekliğine dair hiçbir delil de sunulmadığını, davaya konu taşınmazın değerinden fahiş oranda düşük bir bedelle satıldığını, davalıların işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, dahili davalı üçüncü kişinin kötü niyetli olarak taşınmazı temlik aldığı sabit olduğundan, bu davalı bakımından da davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, talebin hatalı olarak değerlendirildiğini, davanın ikame edilmesinden sonra temlik gerçekleştiğinden, yeni malike karşı da ileri sürülmesi halinde yeni malike yönelik talebin reddi halinde eski malikler yönüyle bedel üzerinden hüküm kurulması gerekirken Yerel Mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 22/09/2021 tarihli ve 2020/770 E. 2021/1269 K. sayılı kararıyla; mirasbırakan …’nın mal kaçırma iradesi ile hareket ettiğinin ispat edilemediği, davacı tarafın vekaletin kötüye kullanıldığı iddiası da bulunmadığı, birleştirilen davada … mirasçısı … ve …’nın ise kendi muvazaalarına dayanamayacakları, ilk temlik işlemi yönünden murismuvazaası ve muvazaa kanıtlanamadığından, ikinci el alıcı dahili davalının iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesine gerek bulunmadığı, sonucu itibarıyla Mahkemece asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hemen belirtmek gerekir ki; hâkim davacının bildirdiği maddi olaylar ve son istekle bağlı ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi uyarınca, ileri sürülen maddi olaylarda hangi hukuki sebebe göre karar vereceğini tayin ve takdir etmek durumundadır. Başka bir anlatımla, maddi olgu ve olayları (vakıaları) bildirmek yanlara, bildirilen bu olay ve olgular çerçevesinde hukuki nitelendirmeyi yapmak, uyuşmazlığı çözüme ulaştıracak kanun hükmünü bulup uygulamak hakime aittir. Öyle ki, hukuki sebep yanlış gösterilmiş veya hiç gösterilmemiş olsa dahi hakim tarafından en uygun hukuki sebebin bulunması ve ona göre karar verilmesi gerekir.

3.2.2.Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

3.2.3. Türk Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; \”Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.\” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğüaltındadır.

Vekâletinkapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.4. 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi; ” – (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiyedevrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:

a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.(1)

b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.

(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. (Ek cümle:22/7/2020-7251/11 md.) Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” hükmüne yer verilmiştir.

3.2.5. Diğer taraftan; Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. (V/3.2.1.) no.lu paragraftaki yasal düzenleme nazara alındığında; iddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden asıl ve birleştirilen davada davacıların murismuvazaası hukuksal nedeninin yanı sıra vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasına da dayandıkları anlaşılmaktadır.

3.3.2.Hemen belirtilmelidir ki, pay oranında açılan murismuvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin davayı açan mirasçı veya mirasçıların her birinin payına isabet eden değer olacağı kuşkusuzdur.

Dosya içeriğine göre, asıl ve birleştirilen davada mirasbırakan …’nın mirasçıları …, …, …ve … tarafından açılan murismuvazaası hukuksal nedenine dayalı dava bakımından, dava konusu taşınmazdaki mirasbırakan…tarafından devredilen payın keşfen saptanan 300.505,00 TL değeri üzerinden her bir davacının 1/5 miras payına karşılık gelen değer 60.101,00 TL olmakla; temyize konu edilen bu miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibariyle kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kalmaktadır.

3.3.3. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1950 doğumlu mirasbırakan …’ın 26/04/2011 tarihinde ölümü ile mirasçıları olarak asıl davada davacı oğlu …, birleştirilen davada davacı çocukları …, …ve … ile dava dışı oğlu …’un kaldıkları, … ile birleştirilen davada davacılar … ve … …’ın kardeş oldukları, kök mirasbırakan … adına kayıtlı çekişme konusu 10 parsel sayılı taşınmazın, …’in ölümü ile 16/04/2007 tarihinde mirasçıları …, …, … …, …, … , … ve…’a 1/7’şer paylarla intikal ettiği, paydaşların paylarını aynı tarih ve resmi senette satış suretiyle davalılar…ile …’a devrettiği ve taşınmazın 1/2’şer paylarla davalılar…ve … adına tescil edildiği, satış işlemini…ile birleştirilen davada davacılar … ve … …’a vekaleten dava dışı vekil…’un yaptığı, davalı …’in dava dışı vekil…’un eşi olduğu, bilahare davalılar…ve …’ın taşınmazı 27/08/2013 tarihinde saat 13:43’te dahili/davalı …’ye satış suretiyle temlik ettiği, asıl davanın 27/08/2013 tarihinde saat 13:22′de açıldığı, asli müdahiller (birleştirilen davada davacılar) vekilinin 22/11/2013 tarihinde asli müdahale dilekçesini verdiği, Mahkemece asli müdahale talep edenlerin davasının tefrikine karar verildiği, tefrik edilen dosyanın yeniden iş bu dava dosyası ile birleştirildiği, asıl davada davacı … ile birleştirilen davada davacılar …, …ve …’ın mirasbırakanları …’nın ve birleştirilen davada davacılar … ve … …’ın dava konusu taşınmazdaki paylarını vekil aracılığıyla devrettiği, kendilerine bedel ödenmediği, bu suretle davada vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, asıl dava açıldığında ve müdahale dilekçesi verildiğinde davalı olarak gösterilen ilk davalılar…ve …’ın HMK’nın 125. maddesi uyarınca halen davalı oldukları da dosya kapsamında sabittir.

3.3.4.Somut olayda; birleştirilen davada davacılar … ve … … yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından bir inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir.

Asıl davada davacı … ve birleştirilen davada davacılar …, …ve …’ın (mirasbırakanları…yönünden) vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasına gelince;

Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Anılan davacılar dışında başkaca mirasçının da bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki murismuvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davaların dışında ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hata, hile, gabin vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların davada muvafakatlerinin sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi) tartışmasızdır.

Anılan davacılar tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı olarak 3. kişiye karşı pay oranında açılan davanın dinlenme olanağının bulunduğu söylenemez.

Öte yandan, tereke adına dava açılmadığına göre terekeye mümessil tayin edilerek yargılamaya devam edilmesi de pay oranında açılan davanın dinlenmesini olanaklı hale getirmez.

3.3.5. Hal böyle olunca; tüm davalılar yönünden hüküm kurulması gerektiği nazara alınmak suretiyle, asıl davada davacı … ve birleştirilen davada davacılar …, …ve … tarafından vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası ile miras payı oranında açılan davanın dinlenemeyeceğinin gözetilmesi, birleştirilen davada davacılar … ve … … yönünden vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından ise (V/3.2.3.) no.lu paragrafta belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, buna göre delillerin değerlendirilmesi, son kayıt maliki yönünden de TMK’nın 1023. maddesine göre değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. SONUÇ:

1. (V./3.2.5.) no.lu paragrafta yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ve (V./3.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle; asıl davada davacı … ve birleştirilen davada davacılar …, …ve … bakımından murismuvazaası hukuki nedenine dayalı dava yönünden davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

2. (V./3.3.3.), (V./3.3.4.), (V./3.3.5.) no.lu paragraflarda açıklanan nedenlerle; davacıların değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz eden tarafa geri verilmesine, 26/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Miras Avukatı, Akhisar Miras Avukatı, Akhisar Avukat, Mal kaçırma sebebiyle dava açmak, mirasçılardan mal kaçırma, vekaletle mal kaçırılması durumunda dava hakkı, Manisa Akhisar Avukat Ali SAYIM, SAYIM HUKUK BÜROSU

Bir cevap yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Konuşmayı Başlat
Whatsapp
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabiliriz?