0

KADIN EŞİN YÜKSEK MİKTARLI GELİRİ VE MAL VARLIĞI OLSA DAHİ UYGUN MİKTARDA TESPİT EDİLECEK TEDBİR NAFAKASINA HÜKMEDİLMESİ GEREKTİĞİ – Avukat Ali SAYIM / Akhisar Manisa

T.C YARGITAY
.Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2017/ 2-2415
Karar: 2021 / 347
Karar Tarihi: 25.03.2021

ÖZET: Mahkemece yüksek miktarda geliri ve mal varlığı olduğu gerekçesiyle kadın eşin tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiş ise de; TMK’nın ilgili maddesinin evlilik birliğinin yüklediği hak ve yükümlüklere aykırı davranan eş hakkında hâkim müdahalesinin düzenlendiği özel bir hüküm olduğu, maddenin asıl amacının evlilik birliği devam eden eşler arasında birlikte yaşamaya ara verilmesi hâlinde haksız olan eşin haklı olan eşe karşı birlik yükümlülüklerini yerine getirmesinin sağlanmasını hedeflediği, açıklanan tüm bu sebeplerle tarafların ekonomik ve sosyal düzeylerinin, davanın kabulü noktasında değil ancak takdir edilecek nafakanın miktarında önem arz ettiği dikkate alınarak mahkemece kadın eş yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken nafaka talebinin tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.


(4721 S. K. m. 169, 185, 197)

Dava ve Karar: 1. Taraflar arasındaki “bağımsız tedbir nafakası ve boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 8. Aile Mahkemesince verilen tedbir nafakasının ortak çocuk yararına kabulüne davacı kadın yönünden reddine; boşanma davasının da reddine ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Karşı Davalı İstemi:

4. Davacı-karşı davalı vekili 04.07.2012 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 10.12.2005 tarihinde evlendiklerini, 2009 doğumlu Kanat isimli bir çocuklarının dünyaya geldiğini, davalının doğumdan sonra birlik görevlerini yerine getirmediğini, evine ve çocuğuna bakmadığını, müvekkilinden uzaklaştığını, akşamları eve geç geldiğini, bazı akşamlar hiç gelmediğini, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ileri sürerek müvekkili ve ortak çocuk yararına ayrı ayrı 4,000TL olmak üzere toplamda 8.000TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı İstemi:

5. Davalı-karşı davacı 30.07.2012 tarihli karşı dava dilekçesinde; tarafların 10.12.2005 tarihinde evlendiklerini, her iki tarafın da ikinci evlilikleri olduğunu ve önceki evliliklerinden birer tane çocuklarının bulunduğunu, kadın eşin müvekkiline ekonomik anlamda baskı yaptığını, ilk eşinden olan oğlunu eve kabul etmediğini, bu nedenle küçük çocuğun psikolojik yönden etkilendiğini, pedagog yardımı almak zorunda kaldıklarını, davacının sürekli huzursuzluk verici davranışlarına devam ettiğini, iki ayrı kuyumcu şirketinde ortaklığının bulunduğunu, ekonomik anlamda çok iyi durumdu olduğunu, sık sık yurt dışı seyahatine katıldığını, tüm bunlara rağmen ailenin geçimine katkıda bulunmadığını, kadın eşin gelir elde etmesi ve ayrıca sahip olduğu mal varlıkları gözetildiğinde nafaka talep edemeyeceğini belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 20,000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2012/480 E., 2013/858 K. sayılı kararı ile; evlilik birliği içerisinde erkek eşin; eşi ve çocukları ile ilgilenmeyerek güven sarsıcı davranışlarıyla tam kusurlu olduğu, kadın eşe ise yüklenebilecek kusurlu bir davranışın bulunmadığı gerekçesiyle erkek eşin boşanma davasının reddine, kadın eş aleyhine açılan boşanma davasının niteliğinden kaynaklı 03.05.2013 tarihli celsede yararına hükmedilen aylık 500,00TL tedbir nafakasının karar tarihi itibari ile sona erdirilmesine, kadın eşin bağımsız tedbir nafakası davasına yönelik yapılan yargılamada ise; kadın eşin her ne kadar ayrı yaşamakta haklı olduğu ispatlanmış ise de sabit ve düzenli gelirinin olması gerekçesiyle davacı-karşı davalının kendi adına talep etmiş olduğu TMK’nın 197. maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası talebinin reddine, ortak çocuk yararına ise tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla aylık 2.500,00TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.09.2015 tarihli ve 2015/2707 E., 2015/16596 K. sayılı kararı ile;

“…Hüküm davacı-karşı davalı tarafından, karşı davanın red gerekçesi, çocuk için hükmedilen nafakanın miktarı ve kendisinin nafaka talebinin reddi yönünden, davalı-karşı davacı tarafından ise, karşı boşanma davası, çocuk için hükmedilen nafakanın miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı(nın) tüm, davacı-karşı davalı(nın) ise, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı (kadın) ayrı yaşamakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Birlikte yaşamaya ara verilmesinin haklı sebebe dayandığı mahkemece de kabul edilmiş, ancak davacı-karşı davalı(nın) geliri mevcut olduğundan nafaka talebi reddedilmiştir. Kanun, birlikte yaşamaya ara verilmesinin haklı sebebe dayanması halinde, eşlerden birinin istemi üzerine, birinin diğerine yapacağı parasal katkıya ilişkin önlemlerin alınacağını öngörmektedir (TMK. m. 197/2). Bu hükümde, ayrı yaşamakta haklı olan eşin diğerinden parasal katkı isteyebilmesi için “gelirinin bulunmaması” unsuruna yer verilmemiştir. Dolayısıyla, davacı-karşı davalı(nın) gelirinin bulunması, Türk Medeni Kanununun 197’nci maddesine göre, lehine nafaka tayinine engel değildir. Bu eşin gelirinin bulunması, tayin olunacak nafakanın miktarını belirlemede nazara alınabilir. Davacı-karşı davalının ayrı yaşamakta haklı olduğu gerçekleştiğine göre, lehine uygun miktarda tedbir nafakası tayini gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır,…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. İstanbul 8. Aile Mahkemesinin 15.03.2016 tarihli ve 2015/882 E., 2016/178 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; bağımsız tedbir nafakası ve karşı boşanma davasına yönelik yapılan yargılamalara ilişkin kadın eşin bağımsız tedbir nafakası davasına yönelik bozma kararı verilmiş ise dava dilekçesinin üç numaralı bendinde davacının çalışmaya başlayarak evin geçimine katkıda bulunduğu ve kişisel ihtiyaçlarını karşıladığının belirtildiği, iki adet kuyumculuk şirketinde hissesinin olduğu, çocuk yararına da tedbir nafakası aldığı gerekçesiyle yüksek miktarda geliri ve mal varlığı olan kadın eşin tedbir nafakası talebinin reddinin doğru olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı-karşı davalı kadın eşin ayrı yaşamada haklı olduğunu ispat etmesi karşısında, tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilmeksizin, Türk Medeni Kanunu’nun 197. maddesi uyarınca açmış olduğu bağımsız tedbir nafakası davasında yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

12. Evlilik birliği hak ve yükümlülükler temeline dayalı olan bir hayat ortaklığı şeklinde tarif edilmekte olup, eşler evlilik birliği süresince eşit haklara sahip bulunurlar. Bunun doğal sonucu olarak eşlerden biri için hak olan diğer eş için yükümlülük oluşturur. Birliğin devamı süresince eşlerin birbirlerine karşı olan hak ve yükümlülükleri diğer bir ifadeyle evliliğin temel normu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 185. maddesi ile düzenleme altına alınmıştır. İşte evliliğin genel hükümleri kapsamında eşlerin kendi arasındaki ilişkilerden doğan hakların ihlali aynı zamanda boşanma davasının konusunu oluşturur. TMK ile düzenleme altına alınan hükümler uyarınca eşler evlilik birliğinin kurulması ile birbirlerine karşı; birlikte yaşama, oturacakları konutu seçme, birliği yönetme, kadının önceki soyadını kullanma, birliği temsil ve son olarak meslek veya iş seçimi konularında hak ve yükümlülüklere sahip olurlar ve sahip oldukları bu hak ve yükümlülükleri birliğin sona erme anına kadar devam eder.

13. TMK’nın 185. maddesine göre “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar”, 186. maddesine göre de “Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Birliği eşler beraberce yönetirler. Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar”.

14. Eşler; varsa çocukları ile birlikte ortak konut kavramı ile açıklanan ve barınma amacı ile kullanmakta oldukları konut veya konutlarda birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak, yardımcı olmak ve birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar. Bu yükümlülüklerini haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmekten kaçınan eşin hâkim müdahalesi ile yasal yaptırıma maruz kalacağı tartışmasızdır.

15. Bahsedilen yaptırımlardan biri de TMK’nın “Birlikte yaşamaya ara verilmesi” başlıklı 197. maddesinde düzenleme altına alınmış, maddede;

“Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.

Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır” hükmü öngörülmüştür.

16. Evlilik birliği kurulduktan sonra, birlik ilkesinin doğal sonucu olarak eşler karşılıklı anlayış, saygı, sevgi ve hoşgörü içinde birlikte yaşamak zorunda iseler de, anılan maddede bunun her zaman mümkün olmadığı gözetilerek ailenin korunmasına ilişkin önlemler düzenlenmiştir.

17. Tedbir nafakası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre eşe iki şekilde verilmektedir. Bunlardan ilki birlikte yaşamaya ara verilmesi sebebiyle eşe verilen bağımsız tedbir nafakası (TMK m. 197) iken diğeri boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir (TMK m. 169) nafakasıdır.

18. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa, eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine hâkim; eşlerden birinin istemiyle, diğer eşe bir miktar parasal katkı yapmasına karar verir. Uygulamada TMK’nın 197. hükmüne göre gerek eş ve gerekse ergin olmayan çocuklar için hâkim tarafından belirlenen bu parasal katkıya bağımsız tedbir nafakası denilmektedir. Diğer bir deyişle; birlikte yaşamaya ortak olmayan iradeyle ara verilmesi hâlinde, gerçekleşecek istem üzerine, hâkim tarafından yapılacak olan özel müdahalenin bir şekli düzenleme konusu yapılmıştır.

19. Öte yandan, eşin ayrı yaşamı için bağımsız tedbir nafakası ayrı yaşamada haklılık varsa verilebilir. Bağımsız tedbir nafakası davasında kural olarak tarafların kusur durumu ölçü olarak alınamaz. Tedbir nafakası istenen eş kusursuz olsa bile, diğer koşullar gerçekleşmişse tedbir nafakası verilebilir. Başka bir anlatımla bağımsız tedbir nafakası davasında dikkate alınacak ölçü; tarafların kusur durumları değil, nafakayı talep eden eşin ayrı yaşamada haklı olup olmadığıdır.

20. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda; tarafların 10.12.2005 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten bir çocuklarının bulunduğu, taraflar arasındaki fiilî ayrılığın erkek eşin ortak konutu terk etmesi nedeniyle başladığı, kadın eşin bunun üzerine 04.07.2012 tarihinde eldeki bağımsız tedbir nafakası davasını açtığı, erkeğin ise asıl davaya karşı 30.07.2012 tarihinde boşanma talepli karşı dava açtığı, yerel mahkemece belirlenen ve Özel Dairenin onama kararıyla kesinleşen kusur durumuna göre erkek eşin eşi ve çocuklarıyla ilgilenmediği ayrıca güven sarsıcı davranışları nedeniyle tam kusurlu olduğu, bu nedenle açmış bulunduğu karşı boşanma davasının reddedildiği, tarafların hukuken hâlen evli oldukları anlaşılmaktadır. Buna göre; erkek eşin haklı bir sebebi olmaksızın, ortak konuttan ayrılarak, eşlerin varsa çocukları ile birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak, yardımcı olmak ve birliğin giderlerine güçleri oranında katılmak şeklinde düzenleme altına alınan yasal yükümlülüklerine aykırı davrandığı görülmektedir. Haklı bir sebep olmaksızın eşlerden birinin tek taraflı iradesi ile birlikte yaşamaya ara vermesi evliliğin genel hükümleri ile düzenleme altına alınan ve eşlerin birbirlerine karşı evlilik birliğinin kurulması ile üstlendikleri hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınan erkek eş karşısında, ayrı yaşamak zorunda kalan kadının, TMK’nın 197. maddesine göre eşine karşı birliğe parasal katkı isteme hakkı olduğu gözetilmeksizin bağımsız tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

21. Her ne kadar mahkemece yüksek miktarda geliri ve mal varlığı olduğu gerekçesiyle kadın eşin tedbir nafakası talebinin reddine karar verilmiş ise de; TMK’nın 197. maddesinin evlilik birliğinin yüklediği hak ve yükümlüklere aykırı davranan eş hakkında hâkim müdahalesinin düzenlendiği özel bir hüküm olduğu, maddenin asıl amacının evlilik birliği devam eden eşler arasında birlikte yaşamaya ara verilmesi hâlinde haksız olan eşin haklı olan eşe karşı birlik yükümlülüklerini yerine getirmesinin sağlanmasını hedeflediği, açıklanan tüm bu sebeplerle tarafların ekonomik ve sosyal düzeylerinin, davanın kabulü noktasında değil ancak takdir edilecek nafakanın miktarında önem arz ettiği dikkate alınarak mahkemece kadın eş yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken nafaka talebinin tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mahkemece verilen direnme kararının onanması gerektiği, direnme gerekçesinin isabetli olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.

23. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.03.2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)

Akhisar Avukat, Akhisar Boşanma Avukatı, Kadının Nafaka hakkı, Erkeğin Nafaka Hakkı, En iyi Boşanma Avukatı, Boşanma Davası Avukatı Akhisar Manisa

0

Boşanma Avukatı’nın yanında imzalanan belgeye, Boşanma ve nafaka davasına ilişkin BAM Kararı. Akhisar/Manisa

T.C. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
Adana 2. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1566
Karar No: 2020/167
Karar Tarihi: 23.01.2020


İSTİNAF KARARI
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen mahkemenin kararına karşı, davacı-karşı davalı erkek
vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu, dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere
dairemize gönderildiği ve istinaf isteminin süresi içerisinde yapıldığı anlaşılmakla dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

TALEP :
Davacı-karşı davalı erkek dava dilekçesinde özet ile; tarafların 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin
22/01/2014 tarih 2014/46 esas 2014/70 karar sayılı kararı ile boşandıklarını, bu boşanmanın
kesinleştiğini, anlaşmal boşanmanın gerçekleşmesi ile D… K….’ya 400 TL yoksulluk nafkası, A… K…
S…’ya 350 TL iştirak nafakası bağlandığını, boşanma kararının kesinleşmesinden kısa bir süre sonra
davalı D… K…’nın 27/03/2014 tarihinde yoksulluk nafakasından kendi isteği ile feragat ettiğine dair
şahsına yazılı ve ıslak imzalı olarak belge gönderdiğini, gönderdiği belgeyi boşanma avukatı olan Av.
M… Y… tarafından hazırlanmış olup bizzat boşanma avukatının yanında imzalandığını ve tarfına
gönderildiğini, aslının fotokopisinin deliller arasında bulunduğunu, davalının avukatı aracılığıyla
maddi durumundan dolayı ödeyemediği iştirak nafakaları ve kendi isteği ile feragat etmiş olduğu
yoklulluk nafakasını da eklettirip icra ceza davası açtığını,
davalının ailesi ile birlikte yaşadığını,
zorunlu giderlerinin ailesi tarafından karşılandığını, barınma, sağlık, giyinme, fatura, mutfak masrafı
gibi ciddi giderlerinin olmadığını, boşanma davası bittikten 8 ay kadar sonra tekrar evlendiğini, 3 yıldır
evli olduğunu, boşandığında TSK da uzman çavuş olarak görev yaptığını, yaklaşık 1,5 yıl önce mesleği
bıraktığını, bıraktıktan sonra düzgün bir iş hayatı olmadığını, yaklaşık 6 aydır işsiz olduğunu, davalının
ikamet ettiği Silifke ilçesinde akrabalarından duyduğu kadarıyla şahsın sigortasız bir şekilde maaşlı
olarak yaşlı bir kadına bakıcılık yaptığını, davalının maddi durumunun kendisinden daha iyi olduğunu, nafaka ödeyecek durumunun kalmadığını, tüm bu nedenlerle nafakanın kaldırılmasını veya
ödeyebileceği miktarda maddi durumunun baz alınarak yeniden düzenlenmesini, yargılama giderleri ile
vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.


SAVUNMA :
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özet ile; davanın yetkisiz
mahkemede açıldığını, iş bu sebeple davanın reddinin gerektiğini, 4721 Sayılı TMK’nın 177
“boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi
yetkilidir” şeklinde düzenlendiğini, yetkili Mahkeme’nin Silifke olduğunu, davacı karşı davalı yanca
Bursa’da açılan davaya ilişkin yetkisizlik kararı verilmesini, davacı yanca varlığı iddia edilen feragat
mahkeme önünde yapılmadığından geçerli bir feragat olarak değerlendirilemeyeceğini, adi yazılı bir
belge ile yapılan feragatin geçersiz olduğunun kabul gördüğünü, davacı yanın iddialarının mesnetten
uzak asılsız iddialar olduğunu, davacının beyanlarının varsayımlardan ibaret olduğunu, itibar
edilmesinin mümkün olmadığını, davacının sürekli farlı işlerde çalıştığı, ancak sigortasının

bulunmadığı, gerek kendi çalışmaları, gerekse yeni eşinin çalışması nedeniyle maddi durumunun
davalıya göre kat kat daha iyi durumda olduğunu, davacının nafakaları ödemediğini, müvekkilinin
müşterek çocuğa tek başına bakmakla yükümlü olduğunu, müvekkilinin maddi elverişsizlikler
yüzündün 2010 doğumlu oğlu A… K…’ı şu anda okuldan almak zorunda kaldığını, A… K…ın servisinin
150 TL, okulu 350 TL olmak üzere yalnızca okul giderleri için 500 TL olup bunun haricinde hastane,
gıda, giyim giderlerinin gün geçtikçe pahalılaşan hayat şartlarında hükmedilen nafaka miktarının
fazlasıyla aştığını, müşterek çocuk için taktir edilen 350 TL nafakanın yeterli gelmediğini, nafaka
miktarının 1000 TL ye arttırılmasını, müvekkili lehine hükmedilen 400 TL nafakanın müşterek
çocuğun tüm masraflarına, ev ihtiyaçlarına, sağlık giderlerine yetmemektedir. Ülkemiz şartlarında
market, pazar, giyim, kuşam, alışverişinin elektrik su parasının, ısınma giderlerinin karşılığı olmayan
400 TL nafaka ile bir dü müşterek çocuğun artan masraflarını karşılamaya çalışması nedeniyle hiçbir
geliri olmayan müvekkilinin zor durumda kaldığını, tüm bu sebeplerle davacı karşı davalının davasının
reddine, müşterek çocuk için olan 350 TL nafakanın 1000 TL, müvekkili için aylık 400 TL olan
yoksulluk nafakasının 1000 TL ye çıkartılmasına yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı karşı
davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.


İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:


Silifke 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 09/05/2019 tarih, 2018/41 Esas ve 2019/169 Karar
sayılı ilamında özet ile; davacı-karşı davalı erkeğin, yoksulluk nafakasının kaldırılması, müşterek
çocuklar için ödenen iştirak nafakasının kaldırılması/indirilmesi davasının kısmen kabulü ile, davalıkarşı davacı kadın için Silifke 2.Asliye Hukuk Mahkemesi 2014/46-70 E.K sayılı ilamın ile takdir
edilen aylık 400,00.TL yoksulluk nafakasının aylık 200,00.TL’ye indirilmesine, fazlaya ilişkin istemin
reddine, davalı-karşı davacı kadının yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılmasına ilişkin davasının
reddine, erkek tarafından açılan davada, erkek lehine, kadın aleyhine yargılama gideri vekalet ücretine,
kadının açtığı dava yönü ile kadının yaptığı yargılama giderinin kadın üzerinde bırakılmasına, kadın
aleyhine, erkek lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine karar verildiği anlaşılmıştır.


İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:


Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özet ile; karşı dava açısından herhangi bir istinaf
taleplerinin olmadığını, İlk Derece Mahkemesince, dava dilekçesinde belirttikleri hususlar, deliller ve
davalı-karşı davacı kadının 27/03/2017 tarihli yoksulluk nafakasından feragat ettiğine dair yazının
dikkate alınmadığını eksik inceleme ile karar verildiğini, feragat nedeni ile yoksulluk nafakasının
tamamen kaldırılmasının gerektiği, davacı-karşı davalının Uzman Çavuş iken 2015 yılında meslekten
ayrıldığını, günlük işlerde çalışarak geçimini sağladığını, söz konusu nafakayı ödeyecek gücünün
olmadığını, nafakayı ihlal nedeni ile kadın tarafından bir çok kez icra cezaya şikayet edildiğini, borç
alarak nafakayı ödemeye çalıştığını, davalı-karşı davacının maddi durumunun iyi olduğunu belirterek,
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak, davalı-karşı davacı kadın için ödenen yoksulluk
nafakasının tamamen kaldırılmasını ve müşterek çocuk için ödenen iştirak nafakasının makul bir
seviyeye indirilmesini istinaf kanun yolu ile talep etmiştir.


DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :


HMK 355 maddesine göre, resen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi,
istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, erkek tarafından, yoksulluk nafakasının kaldırılması/iştirak nafakasının kaldırılması/indirilmesi,
kadın tarafından da yoksulluk ve iştirak nafakalarının artırılması davalarına ilişkindir.
Tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde; tarafların, 12/12/2007 tarihinde resmi olarak evlendikleri, bu
evliliklerinden 07/10/2010 d.lu Ali Kaan isimli 1 müşterek çocuklarının olduğu, tarafların Silifke 2.
Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/46-70 E.K sayılı, 01/04/2014 tarihinde kesinleşen ilamı ile
anlaşmalı boşanmadıkları, müşterek çocuğun velayet hakkının anneye verildiği, boşanma kararı ile
birlikte kadın için aylık 400,00.TL yoksulluk, müşterek çocuk için aylık 350,00.TL iştirak nafakası

takdir edildiği, davacı-karşı davalı erkek tarafından, ödenmekte olan yoksulluk nafakasının
kaldırılması, müşterek çocuğa ödenen iştirak nafakasının kaldırılması olmadığı takdirde indirilmesinin
talep edildiği, davalı-karşı davalı kadın tarafından süresinde sunduğu cevap ve karşı dava dilekçesi ile
açılan davanın reddini talep ederek, ödenmekte olan yoksulluk ve iştirak nafakasının miktarlarının
artırılmasını talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince yaptırılan ekonomik-sosyal araştırmaya göre,
davacı-karşı davalı erkeğin; özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, asgari ücret aldığı, aylık 750,00.TL
kira ödediği, davalı-karşı davacı kadının da; tarlalarda yövmiyeci olarak çalıştığı, boş zamanlarında
çocuk baktığı, anne ve baba evinde kaldığı, mal varlığının olmadığının belirlendiği, İlk Derece
Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, İlk Derece Mahkemesi kararının özeti bölümünde
açıklandığı üzere, davacı-karşı davalı erkeğin, davasının kısmen kabulüne karar verilerek, ödenmekte
olan yoksulluk nafakasının, aylık 200,00.TL’ye indirilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalıkarşı davacı kadının ödenmekte olan yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması davasının reddine
karar verildiği, verilen kararın usulüne uygun olarak taraflara tebliğ edildiği, davalı-karşı davacı
kadının istinaf kanun yoluna başvurmadığı, davacı-karşı davalı erkeğin, yasal istinaf başvuru süresi
içersinde istinaf dilekçesi özeti bölümünde açıklandığı üzere; verilen kararda yoksulluk nafakasının
kaldırılmaması, iştirak nafakasının makul seviyeye indirilmemesi, delillerin değerlendirilememesinin
usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmıştır.


Taraflarca sunulan, İlk Derece Mahkemesince toplanan tüm delillere ve davacı-karşı davalı erkek
tarafından gösterilen istinaf nedenlerine göre yapılan incelemede; taraflarca gösterilen, İlk Derece
Mahkemesince toplanan tüm deliller ve İlk Derece Mahkemesince verilen karar, taraflarca ileri sürülen
vakıalar, dosyaya toplanan tüm bilgi ve belgeler ve davacı-karşı davalı erkek tarafından ileri sürülen
istinaf nedenleri birlikte değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince kadının davasının reddine,
erkeğin davasının kısmen kabulü ile kadın için ödenen aylık 400,00.TL yoksulluk nafakasının aylık
200,00.TL’ye, müşterek çocuk için ödenen iştirak nafakasının yeniden değerlendirimesi talebinin
fazlaya ilişkin talep olarak değerlendirilerek reddine karar verildiği, kadın tarafından istinaf kanun
yoluna başvurulmadığı, erkek tarafından süresinde istinaf kanun yoluna bşavurduğu dikkate
alındığında, kadın yönünden erkek aleyhine verilen karar da nafakanın yıllık (farkı miktarı 200,00×12
= 2.400,00.TL) olduğu, müşterek çocuk yönünden erkek aleyhine verilen kararın nafakanın yıllık (farkı
miktarı 350,00×12 = 4.200,00.TL) olup kadın ve müşterek çocuk yönünden erkek aleyhine verilen
karar, karar tarihindeki kesinlik sınırının altındadır ve İlk Derece Mahkemesince kadın yönünden
yoksulluk nafakasının kaldırılması, müşterek çocuk yönünden iştirak nafkasının
kaldırılması/indirilmesine ilişkin verilen karar, istinaf talebinde bulunan davacı-karşı davalı erkek
yönünden HMK.’nun 341/4 maddesi hükmü gereği kesin niteliktedir.
HMK.’nun 346 maddesi gereğince kesin olan karara karşı istinaf dilekçesi İlk Derece Mahkemesince
reddedilebileceği gibi 352. Madde gereğince Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf isteminin reddine
karar verilebilir. Bu nedenle davacı-karşı davalı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurma talebinin kesin
karara ilişkin olması nedeniyle HMK nun 341/4 ve 352. maddeleri gereğince usulden reddine oy birliği
ile karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.


HÜKÜM :

Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı-karşı davalı erkek vekilinin, Silifke 1. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 09/05/2019 tarih,
2018/41 Esas ve 2019/169 Karar sayılı ilamında, “yoksulluk nafakasının kaldırılması, müşterek çocuğa
ödenen iştirak nafakasının kaldırılması/indirilmesine” yönelik istinaf başvurusunun, HMK.’nun 352-
(1)-b maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Davacı-karşı davalı tarafından, yatırılan 44.40.TL istinaf karar ilam harcının talep halinde davacıkarşı davalı tarafa iadesine,
3-Davacı-karşı davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı-karşı davalı tarafça, istinaf nedeniyle yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan
kısmının talep halinde davacı-karşı davalı tarafa iadesine,

5-Kararın 6100 sayılı HMK nun 359/(3) maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara
tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK nun 341/4, 352-(1)-b ve 362/1-a
maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere OY BİRLİĞİYLE karar verildi. 23/01/2020.(¤¤)

Akhisar boşanma avukatı, Boşanma Avukatı, , Akhisar Avukat.

0
BOŞANMA DAVASI

Boşanma Davası – Maddi Manevi Tazminat ve Süresiz Nafaka – Tarafların Eşit Kusurlu Olması – Yargıtay Kararı. Sayım Hukuk Bürosu Akhisar/Manisa- Avukat Ali SAYIM

KARŞILIKLI BOŞANMA DAVASI – BOŞANMA SEBEBİYLE YOKSULLUĞA DÜŞECEK OLAN TARAFIN KUSURU DAHA AĞIR OLMAMAK KOŞULUYLA GEÇİMİ İÇİN DİĞER TARAFTAN MALİ GÜCÜ ORANINDA SÜRESİZ NAFAKA İSTEYEBİLECEĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı kadının davalı- davacı erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre erkek yararına maddi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. 4-Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir (TMK m. 175/1). Taraflar boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu olup, daha fazla kusurlu olmayan ve kendisini yoksulluktan kurtaracak düzenli ve sürekli geliri bulunmayan kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi doğru bulunmamış ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.

(4721 S. K. m. 174, 175)

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddi tazminat ve reddedilen feri talepleri yönünden; davalı-davacı erkek tarafından ise kusur belirlemesi ve reddedilen manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı erkeğin tüm, davacı-davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı karşılıklı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilerek erkek yararına tazminatlara hükmedilmiş ve kadının tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri reddedilmiştir.

İlk derece mahkemesi, kadının eşi ve yakınlarına karşı soğuk ve ilgisiz olduğunu evlilikten pişmanlığını dile getirdiğini, eşinin kendisine cinsel saldırıda bulunduğu belirterek şikayetçi olduğunu ancak iddialarını ispatlayamadığını, not bırakarak evden ayrıldığını ve fiili ayrılıkta eşi özür dilemesine karşın eve gitmeyeceğini ve evliliği kafasında bitirdiğini söylediğini; erkeğin de evlilikten pişmanlığını dile getirdiğini, ailesinin kadının yakınlarına ağır sözlerine tepki vermediğini ve kadının eşyalarını götürmesine tepki vermeyip kendisinin de evliliğin sona ermesini istediğini belirterek kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğuna hükmetmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı-davalı kadın tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen maddi tazminat ve reddedilen fer’i talepleri yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesi kararında, kadının eşi ve onun yakınlarına soğuk-ilgisiz davrandığı, evlilikten pişmanlığını dile getirdiği, not bırakarak evden ayrıldığı, evlilik birliğini sürdürmek istemediği ve evlilik birliği sorumluluklarını yerine getirmediği, erkeğin kusurunun bulunmadığı ancak erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığı için kusur oranının kesinleştiği belirtilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı sadece davacı-davalı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğundan, ilk derece mahkemesince erkeğe kusur olarak yüklenen “evlilikten pişmanlığını dile getirdiği, ailesinin kadının yakınlarına karşı olan ağır sözlerine tepki vermediği ve kadının eşyalarını götürmesine tepki vermeyip kendisinin de evliliğin sona ermesini istediği” kusurlu davranışları kesinleşmiştir. Öte yandan, sadece kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu halde, ilk derece mahkemesince kadına kusur olarak yüklenmemiş olan “evlilik sorumluluklarını yerine getirmeme” kusurlu davranışlarının bölge adliye mahkemesince kadına kusur olarak yüklenmesi doğru olmamıştır. Bu durumda, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre; evlilikten pişmanlığını dile getiren, ailesinin kadının yakınlarına karşı olan ağır sözlerine tepki vermeyen ve kadının eşyalarını götürmesine tepki vermeyip kendisi de evliliğin sona ermesini isteyen erkek ile eşi ve onun yakınlarına soğuk ve ilgisiz davranan, evlilikten pişmanlığını dile getiren, not bırakarak evden ayrılan ve evlilik birliğini sürdürmek istemeyen kadın eşit kusurludur. Bu itibarla, kadının ağır kusurlu kabul edilmesi doğru bulunmamış ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.

3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere, tarafların boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit derecede kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerekir(TMK m. 174). Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı kadının davalı- davacı erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre erkek yararına maddi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.

4-Boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir (TMK m. 175/1). Taraflar boşanmaya sebebiyet veren olaylarda eşit kusurlu olup, daha fazla kusurlu olmayan ve kendisini yoksulluktan kurtaracak düzenli ve sürekli geliri bulunmayan kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi doğru bulunmamış ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.), (3.) ve (4.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyize konu diğer bölümlerin ise (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın R.’ye yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna 267.80 TL temyiz başvuru harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran S.’e geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oybirliği ile karar verildi. 12.11.2020 (¤¤)

T.C YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2020/ 4311 Karar: 2020 / 5711 Karar Tarihi: 12.11.2020

Boşanma Davası – Maddi Manevi Tazminat ve Süresiz Nafaka – Tarafların Eşit Kusurlu Olması – Yargıtay Kararı. Sayım Hukuk Bürosu Akhisar/Manisa- Avukat Ali SAYIM

Konuşmayı Başlat
Whatsapp
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabiliriz?